Create Your First Project
Start adding your projects to your portfolio. Click on "Manage Projects" to get started
Çürümeye Terkedilmiş, 2024
Fotoğraf & Video
Değişken Boyutlar, Dijital Renki Fotoğraf, Renkli Analog Fotoğraf, Streç Film, Çöp Poşeti,
Zaman, yalnızca canlıları değil, insan eliyle yaratılan her şeyi de aşındırıyor. Fakat bazı şeyler doğanın döngüsüne direniyor. Plastik, insanın ürettiği ve doğaya bıraktığı en inatçı izlerden biri. Toprağa karışmıyor, çözünmüyor, çürümüyor. Bedenlerden daha uzun yaşayan bu maddeler, doğayla insan arasındaki kopuşun en somut göstergelerinden biri haline geliyor.
Bu fotoğraf serisi, terk edilmişlik duygusunu, çürümenin imkânsızlığını ve doğaya yabancılaşmayı sorguluyor. Plastik, atık olmanın ötesinde, unutulmuş bedenler gibi toprağın üzerinde kalıyor. İnsan ve doğa arasındaki ilişki, yerini yavaşça bir savaş alanına bırakıyor. Artık doğa, insanın bıraktıklarını geri almayı reddediyor.
Plastik torbaların rüzgârla savrulduğu, bedenlerin naylonlara sarılarak doğaya terk edildiği bu görüntüler, yalnızca bir çevre sorununun değil, insanın kendi varlığına dair soruların da bir yansıması.
Doğa ve insan arasındaki denge bozulduğunda, hangimiz daha önce çürürüz?
Zamanın içinden geçiyoruz. Ayaklarımızın altındaki toprak, üzerimizdeki gökyüzü, soluduğumuz hava… Bizden önce vardı, bizden sonra da olacak. Ama bizim bıraktıklarımız? Onlar bizden sonra ne kadar daha kalacak?
Plastik, insanın zaman karşısında unuttuğu bir miras. Bir kalıntı. Çürümenin bile kabul etmediği bir fazlalık. Doğanın döngüsü içinde kendine yer bulamayan bir varlık. Biz ölsek de o kalacak. Bizim unuttuğumuz yerlerde, toprağın yüzeyinde, rüzgârla savrulup yeni yerler keşfedecek. Bedenlerin çürümesine izin vermeyen plastik, insanın kendini dünyaya kazıdığı en inatçı izlerden biri.
Bir an için tersini düşünelim. Ya çürüyen bizsek? Ya dünya, bizleri unuturken ürettiklerimiz sonsuza dek kalıyorsa? Plastik, doğanın hafızasının silmeyi başaramadığı bir hatırlatma olabilir mi? Kendi ellerimizle yok ettiğimiz doğanın içinde, artık ona ait olmayan bir kalıntı olarak, yabancılaşıyor muyuz?
Bu fotoğraflar, bir sınır çizgisinde duruyor: İnsan ile doğa arasındaki gerilim. Unutulmuş bedenler gibi toprağın üzerinde duran plastik torbalar. Naylonla sarılı bir insan, nefessiz, zamanın dışında kalmış. Ölüm bile onu geri alamıyor.
Belki de en büyük yanılsama, terk edilmenin gerçekten bir son olduğuna inanmamızdır. Ama plastikler terk edilmez, çünkü onlara sahip çıkacak bir doğa yoktur. Onlar, sonsuz bir bekleyiş içindedir. Çürüyemeyen bir unutuluşun içinde.
Peki ya biz? Biz unutulduğumuzda, geriye ne kalır?

















